Yemek Yediğiniz Yerlerde İngilizce Konuşun
Yemek yemek, temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Durum böyle olunca, dünyanın neresinde olursanız olun bir şeyler yemek kaçınılmaz.
Konuşma Kulübü olarak, çeşitli yerlerde karşılaşacağınız durumlar için sizlere yurt dışına çıktığınızda bu ihtiyacınızı, İngilizce konuşmak için de değerlendirebilirsiniz diye örnek cümleler hazırladık. Böylece, karşılaşabileceğiniz durumlarda, tanışmak istediğiniz insanlar ile konuşurken ya da bilgi sahibi olmak istediğiniz konularda kendinizi İngilizce olarak rahat ifade edebileceksiniz.
İngilizce Konuşmaktan Kaçınmayın
Sosyal medyada, arkadaşlarınızın yurt dışından paylaştığı ilginç yemek fotoğraflarını görüyor ve siz de keşfetmek için sabırsızlanıyor olabilirsiniz. Peki, insanlar bu mekanları nereden buluyor? Nasıl keşfediyorlar? Siz de gittiğiniz şehirde, o ülkenin yerlisinden çeşitli öneriler alabilirsiniz.
Yurt dışı seyahati sırasında gittiğiniz ülkeye özgü bir şeyler yemek isteyebilir fakat ne yiyeceğiniz konusunda emin olmayabilirsiniz. Böyle bir durumda garsona ya da yan masada oturan birine, “ This is my first time in here, what would you recommend for me to eat? (Buraya ilk gelişim, yemem için ne önerebilirsiniz?)” diye sorabilir, tavsiyelerini alabilirsiniz. Bu sayede güzel bir sohbetin ilk adımını atmış olabilirsiniz. Eğer hızlı veya anlayamayacağınız şekilde konuşuyorsa “ I’m improving my English, can you talk slower, please? (İngilizcemi geliştiriyorum, daha yavaş konuşabilir misiniz lütfen?)” diye rica edebilirsiniz.
Yurt dışında rezervasyon yaptırmak gözünüzde büyümesin
Yurt dışında farklı konseptlerde çok fazla mekân var. Seyahatlerinizde yeni tatlar denemek istiyorsanız ya da daha önce gittiğiniz bir mekâna tekrar gitmek istiyorsanız ancak yoğunluktan dolayı yer bulamamaktan korkuyorsanız mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız.
Türkiye’de rezervasyonun nasıl yapılacağını biliyorsunuz. Peki yurt dışında nasıl rezervasyon yapabilirsiniz? Eğer numarası mevcutsa telefonla arayıp “Hello, I would like to make a reservation for 3 people. (Merhaba, 3 kişi için rezervasyon yaptırmak istiyorum.)” diyebilirsiniz.
Kısa ve net olmak istiyorsanız cümleye “Hello, I would like to make a reservation for two at 9 pm. (Bu akşam saat dokuzda iki kişi için rezervasyon yaptırmak istiyorum.)” diyebilirsiniz. Gitmek istediğiniz restoran manzaralı bir yer olabilir ve cam kenarında oturup manzaranın keyfini çıkarmak isteyebilirsiniz. Bunun için “Do you have any avaible table next to the window side? (Cam kenarında müsait masanız var mı?)” diye sorup gerekli bilgiyi alabilirsiniz.
Örneğin bir arkadaşınızın doğum günü kutlamak istiyorsunuz kalabalık bir arkadaş grubu olarak ve rezervasyon yaptırmak istiyorsunuz. Böyle bir durumda “Hello, we would like to make a reservation but we will be a crowded group. Do you have a table for ten? (Merhaba, rezervasyon yaptırmak istiyoruz fakat kalabalık bir grup olacağız. On kişilik bir masanız var mı?)” diye sorabilirsiniz. Bazı yerlerde bu tarz servisler için ek ücret isteme olasılıkları olabilir. Bunun için “Do you charge extra fees? (Ekstra ücret alıyor musunuz?)” şeklinde bir soru sorarak bilgi alabilirsiniz.
Rezervasyon yaptırdığınız restorana geldiniz ve sipariş vermek durumundasınız fakat ne yiyeceğinize karar verememiş olabilir ve günün spesiyallerini öğrenmek istiyor olabilirsiniz. Böyle bir durumda “What is the specials for today? (Günün spesiyalleri nelerdir?)” diye sorabilirsiniz. Diyelim ki spesiyalleri öğrendiniz ancak söylenen yemeğin içeriğini merak ediyorsunuz. Bu durumda da “What’s in it? (İçinde ne var?)” diye sorarak size yemeğin içindeki malzemeleri saymalarını isteyebilirsiniz.
Gördüğünüz üzere İngilizce konuşabileceğiniz çok fazla imkân yaratabilirsiniz ve kısa seyahatinizi İngilizce pratik yapmak için değerlendirebilirsiniz.
İngilizce konuşarak sipariş verebilirsiniz
Yurt dışında en fazla diyaloğu muhtemelen sipariş verirken kuracaksınız. Özellikle yemek seçen biriyseniz, kendinizi hazırlamanızda fayda var, zira sevmediğiniz bir yemekle karşılaşmak istemezsiniz. Sipariş vereceğiniz yemeğe karar verdikten sonra (pizza yiyeceğinizi varsayalım) garsona “I would like to have the Pepperoni pizza and buffalo chicken wings? (Pepperoni pizza ve buffalo soslu tavuk kanatları almak istiyorum.)” diyerek sipariş verebilirsiniz. Et çeşidinde hassas iseniz ne eti olduğunu “What kind of meat is used for this pizza? (Bu pizza için ne çeşit et kullanıldı?)” şeklinde sorabilirsiniz.
Örneğin, sipariş ettiğiniz buffalo soslu tavuk kanatlarını çok beğendiniz ve tekrar sipariş etmek istiyorsunuz “Could I have more of the Buffalo chicken wings? (Buffalo soslu tavuk kanadından biraz daha alabilir miyim?)” diye garsondan rica edebilirsiniz.
Gittiğiniz mekânın içecek konusunda da çok geniş bir yelpazesi olabilir. Kararsız kaldığınız noktada garsona “What would you recommend for me to drink? (İçmem için ne önerirsiniz?)”, “What do people usually prefer to drink? (İnsanlar genelde ne içmeyi tercih ediyor?)” sorularıyla hem tavsiye alırsınız hem de İngilizce pratik yapmış olursunuz.
Paylaşımlı masalar İngilizce konuşmanız için harika bir imkân olabilir
Diyelim ki yurt dışında bir restoranda paylaşımlı bir masada oturuyorsunuz ya da masanızı başka biriyle paylaşmak durumunda kaldınız. “Are you local? (Buranın yerlisi misiniz?)” diyerek sohbete başlayabilirsiniz. Masanıza oturan kişi bulunduğunuz yerin yerlisi ise, ona “What can you recommend me to do? Where can you recommend me to see? (Ne yapmamı tavsiye edersiniz? Nereyi görmemi tavsiye edersiniz?)” diye sorular yöneltip, bulunduğunuz yere dair tavsiyeler almanız çok iyi olabilir.
Sohbetin ilerlediğini, atmosferin güzel olduğunu hissediyorsanız “Can you take me ……. so we can hang out together? (Beni şuraya götürebilir misin? Beraber takılırız.)” gibi bir soru sorarak seyahatinizde güzel anılar biriktirebilirsiniz.
Masanızı paylaştığınız kişi sizin gibi bir turist de olabilir. Bu durumda ise, How long have you been here? How long are you planning to stay? (Ne kadar süredir buradasınız? Ne kadar daha kalmayı düşünüyorsunuz?) tarzı sorularla, tatilleriniz hakkında konuşmaya başlayıp, daha sonrasında ise “What have you done so far? Where have you seen in here? (Şu ana kadar neler yaptın? Nereleri gördün?)” tarzı sorular sorarak, elde ettiğiniz tecrübeleri paylaşabilirsiniz.
Şikâyetiniz varsa İngilizce konuşmaktan kaçınmayın
Bir restorana gittiniz ve başlangıç olarak bir çorba sipariş ettiniz. Her şey oldukça keyifli geçiyor. Yemeğinizi yerken, yemeğinizden istemediğiniz bir şey çıktı. Bu problemi nasıl çözeceğiniz size bağlı, hesabı isteyecek ve restorandan ayrılacaksınız ya da yemeğinizin değiştirilmesini isteyeceksiniz.
Her iki şekilde de İngilizce cümle kurmak hiç de zor değil.
Customer: Excuse me waiter.
Waiter: Yes madam.
Customer: There is a fly swimming in my soup.
Waiter: Oh, I am very sorry. Shall I get you another bowl?
Customer: No, thank you. Just bring me my check, please.
Waiter: Here is your check. We didn’t charge you for the soup. We are sorry again.
Müşteri: Pardon.
Garson: Evet hanımefendi.
Müşteri: Çorbamda yüzen bir sinek var.
Garson: Ah, çok özür dilerim. Size başka bir kase getireyim mi?
Müşteri: Hayır, teşekkür ederim. Hesabı getirin lütfen.
Garson: İşte hesabınız. Sizden çorba için para almadık. Tekrar özür dileriz.
Customer: Excuse me waiter.
Waiter: Yes sir.
Customer: There is a hair.
Waiter: Oh, I am very sorry. Shall I get you another bowl?
Customer: Yes, please.
Waiter: I will bring your soup immediately.
Müşteri: Pardon.
Garson: Evet beyefendi.
Müşteri: Çorbamda saç var.
Garson: Ah, çok özür dilerim. Sana başka bir kâse getireyim mi?
Müşteri: Evet lütfen.
Garson: Çorbanızı hemen getireceğim.
İngilizce konuşmak için bahane yaratın
Sadece gittiğiniz bir mekânda da değil, konakladığınız yerde de iletişim kurmak için kendinize imkân yaratın. Mesela yurt dışında hostellerde kalmayı tercih ediyor olabilirsiniz. Yurt dışında oldukça yaygın bir konaklama seçeneği olan hosteller, misafirler tarafından genellikle daha ucuz diye tercih ediliyor. Paylaşımlı odalarda, dünyanın birçok yerinden insanlarla beraber kalıyorsunuz. Bazı hostellerde odalar kadın-erkek karışık olabiliyorken bazı hostellerde ise kadın ve erkekler için özel olarak ayrılmış odalar mevcut.
Çoğu hostelde yemek yapabileceğiniz ya da size sunulan yemeklerden faydalanabileceğiniz alanlar bulunuyor. Buradaki yemek alanlarında sosyalleşebilirsiniz. Üstelik, insanların yeni birileriyle tanışmaya oldukça açık olduğu bu tip yerlerde İngilizce konuşmak sizin için harika bir deneyim olacaktır.
Kendi yemeklerinizi yaptığınız bir mutfaktaysanız, konu açmak için yanınızda sizin gibi yemek yapan birine “What are you cooking? (Ne pişiriyorsun?)” diye sorabilirsiniz. Size “What about you? (Sen?)” diye sorabilir. Bu kalıp, bize birinin ne yaptığımızı sorma sorusuna karşılık olarak, senden ne haber gibi bir karşılık verme şeklidir ve günlük konuşma dilinde sıkça kullanılır.
Sohbeti ilerleterek, “By the way, where are you from? (Bu arada, nerelisin?) diye sorabilirsiniz. “I’m from America. (Amerikalıyım.)” şeklinde cevap verecektir. Siz de aynı kalıbı kullanarak cevap verebilir ve “When did you come here? (Ne zaman geldin?)” diye sorabilirsiniz. Size hostele ne zaman geldiğinin cevabını verecektir. Örneğin, “3 days ago” (3 gün önce.)” olarak cevaplayacaktır.
Seyahat planlarından konuşmak için “Are you going to go another city from here?” (Buradan başka bir şehre gidecek misin?)” diye sorabilir ve eğlenceli bir sohbet başlatabilirsiniz.
Bir Mekanın Neden Yoğun İlgi Gördüğünü Sorgulayın
Önünde onlarca kişinin sıra olduğu bir mekân gördüğünüzde merakınıza yenilerek “ Why is there a long line? (Burada neden uzun bir kuyruk var?)” diye sorabilirsiniz.
“Is it worth waiting for? (Beklemeye değer mi?)” diye sorarak, fikrini öğrenebilirsiniz. Bu tarz adımlar konuşma başlatmak için ideal bir konu başlığı olabilir. Belki de bu sayede tadını unutamayacağınız bir lezzet denemiş olacaksınız.
Yurt dışı seyahatinde turistik yerlerden ziyade, yerel halkın gittiği yerlerde eğlenmeyi, yemek yemeyi tercih ediyor olabilirsiniz. Bunun için yerel halka sorabilir, onların tavsiyesini alabilirsiniz.
Eğer otelde kalıyorsanız resepsiyona ya da bir mekâna gittiğinizde iyi elektrik aldığınız birine, “We want to try some traditional food tonight. Where would you suggest? (Bu akşam yerel bir yemek yemek istiyoruz. Nereyi önerirsiniz?)” diye sorabilirsiniz.
Hesap isterken cümle kurmaya gayret edin
Dünyanın çoğu yerinde hesabı el hareketiyle isteme âdeti vardır. Ancak, bu sefer alışkanlıklarınızdan vazgeçerek İngilizce konuşarak hesabı istemeyi denemelisiniz.
Yemeğinizi yedikten sonra kalkmak için “Could i have the bill, please? (Hesabı alabilir miyim lütfen?)” diye sorarak hesabı isteyebilirsiniz. Hesabı eğer kredi kartıyla ödemek istiyorsanız “Can I pay by credit card? (Kredi kartı ile ödeyebilir miyim?)” veya “Do you take credit cards? (Kredi kartı kabul ediyor musunuz?)” diye sorabilirsiniz. Eğer sadece nakit ödeme alan bir yerdeyseniz “ We only accept cash. (Sadece nakit kabul ediyoruz.) ” tarzında bir cümle ile karşılaşabilirsiniz.
Bunların dışında aşağıdaki sözcükleri bilmek bir restorana girdiğinizde işinize çok yarayacaktır.
Fork (çatal)
Knife (bıçak)
Spoon (kaşık)
Napkin (peçete)
Plate (Tabak)
Salt (Tuz)
Black pepper (Karabiber)
Olive oil (Zeytinyağı)
Ketchup (Ketçap)
Mayonnaise (Mayonez)
Sauces (Soslar)
Sipariş vermek (order)
Appetizers (Başlangıç)
Main course (Ana Yemek)
Dessert (Tatlı)
Unutmayın, iletişimin kurmanın ilk adımı cesaret edebilmektedir, sohbetin devamı mutlaka gelecektir.
Konuşma Kulübü’nün İngilizce konuşma odaklı derslerinde, güncel konulardan oluşan ve CEFR kriterlerini baz alan eğitim müfredatıyla 8 kişilik sınıflarda her ders İngilizce konuşursunuz. Böylece günlük hayatınızda İngilizce konuşmanız gereken durumlarda kendinizi çok rahat bir şekilde ifade edebilirsiniz.